Yerimizi kaybetmeden, yanlış yapmadan, yok olmadan, sıradanlaşmadan… Kendimizde neyin eksik olduğunu, neleri katmamız gerektiğini bularak onlara dua etmek. Tarihin ne tarafında duracağımızı, nasıl hareket edeceğimizi tanımlayarak şuurlu bir düşman gibi boykot etmek geliyor sadece elimizden. Bunlar Filistin topraklarına barışın gelmesi için tek silahımız…         


Bizlerin asla sahip olamadığı şeyler var onlarda. Gerçek sandıklarımızı, doğru sandıklarımızı silip süpürürcesine; eksiklerimizi vurgulayan şeyler. Çok zamandır doğruyu algılama, gerçek ve sahte hadisesini tanımlama… Tüm bunlar anlamını yitirmeye başlamıştı. Bu yüzden zihnimizin tabi olarak gerçek güzelliklere karşı kabulü olmuyordu. Ta ki onlardaki gerçeklerle karşılaşana kadar… Ne zaman ki onlardaki doğrularla karşılaştık biz de olanlar anlamsız gelmeye başladı.
Hâlbuki daha önce de bizi diğer canlılardan ayıran bir artımız, inancımız vardı. İnancımız için en başta insan olmayı lazım kılıyorduk... Bugün böyle olmadığını gördük. Yaşadıklarımız inancımızı, ruhumuzu, insanlığımızı başka başka şeylere hapsetmiş. Gördük ki inançlı bir insan olmak başka bir hususmuş.


Başkalarını bilemem ama ben şu bir ayda gerçek inançlar gördüm. Gördüklerim bizlerden daha öte bir hadise. Gördüklerim diploma, unvan ile olan şeyler değil. Gördüklerim hakikat. Korkusuzluk, tevekkül, teslimiyet…
Gördüm ki imanımızdaki o büyük güce onlar sahip olmuşlar. İmanın vermiş olduğu, erişilmesi zor o büyük güce. Ve hiçbir güç onların inancını gölgelemeye yetmedi.  Büyükten küçüğüne, hepsinin yüzünde bir lisan var. Harfsiz, kelimesiz. Konuştuklarında, anlattıklarında dünyadaki herkes; Müslüman olan da olmayan da nasiplendi. Dünyanın her yerinden insan onlar için ayağa kalktı. 


Onlar kimsenin yapamadıklarını yaptılar. Her halleriyle İslam’ı haykırdılar. Aylardır… İslam yeryüzüne asıl kaynaktan akmaya başladı. Görünen o ki yeryüzünde Filistin’den başka bir yerde gerçek İslam yokmuş...Herkes kaynağa bakarak zihnini yıkadı.