Bazı hayatlar vardır bize ne yapmamız gerektiğini öğretir. Bazı yaşamlar vardır, bize örnekler sunar. İşte bunlardan biriside İkrime bin Ebi Cehil’dir. İslam’a ve Hz. Peygamber’e (a.s.m.) düşmanlıkta babası Ebû Cehil’den aşağı değildi. Müşrikler arasında, ata biniciliğiyle şöhret bulmuş ve çevresinde müşriklerden bir fedai grubu kurmuş, savaşlarda en şiddetli hücumları yapmıştı. Hatta Halid bin Velid ile Uhud’da 70 şehidin verilmesine sebep olmuştu. Mekke feth olunca dört erkek ve iki kadının dışındaki herkes affolunmuştu. Affolunmayanlar ise düşmanlıkta ileri gidenlerdi. İşte İkrime bunlardan biri idi. Bu sebeple yakalanırsa öldürülecekti. Çünkü fetih günüde herkes karşı koymayı terk ettiği halde o terk etmemiş ve kılıçla Hz. Halid’in girdiği taraftan Süheyl b. Amr ve Saffan b. Umeyye ile karşı koymuş hatta bir sahabenin de şehit olmasına sebep olmuştu.
Müslüman olana kadar en çetin düşmanlıklarda bulunmuş Bedir Savaşı sonrası babasının intikamını almak için Uhud savaşının olması için Mekke’de canla başla çalışmış, Ebu Süfyan’ı savaşa teşvik etmiştir. Aynı şekilde Uhud savaşında Hamratül Esed’den dönüp Medineye saldırmak gerektiğini israrla söylemiş, Hendek muharebesinde Müslümanların en azılı düşmanı olmuştur.
Mekkenin Fethi esnada İkrime’nin karısı, Hâris bin Hişâm’ın kızı Ümmü Hâkim, Müslüman olmuş ve Resûlullah’a giderek İkrime’nin affedilmesini ve kendisine eman verilmesini istemişti. O şefkatli, merhametli, Yüce Peygamber, İkrime’ye eman vermişti.
Ümmü Hâkim, derhâl kölesiyle birlikte yola çıkarak kocası İkrime’yi aramaya koyuldu ve aylar süren yolculuktan sonra onu Tihame sahillerinde buldu. Hanımı İkrime’ye Resûl-i Ekrem’in kendisine eman verdiğini defalarca söylediyse de bir türlü inandıramıyordu. İklime eski düşmanlıklarını hatırlıyor ve affedileceğine ihtimal vermiyordu. Ama o şanı yüce Peygamber’in şefkat ve merhameti sonsuzdu. İkrime’yi affetmişti. Neticede karısı onu Resûlulah’a dönmeye ikna etti. Günler süren yolculuktan sonra İkrime ve Ümmü Hâkim, Medine’ye ulaştı. Mescidin bir köşesinde Resûlullah’ı bekliyorlardı. İkrime, Resûlullah’ın nasıl muamele edeceğini merak ediyor, heyecandan titriyordu. İkrimenin geldiğini Resulullaha haber verince Allah Resülü tüm ashaba “ sakin babasının hakkında bir şey demeyin “ diye tenbihte bulundu.
Resûlullah mescide çıkageldi ve onları gördü. Peygamberimiz eski düşmanlıkları katiyen hatırlatmadan ve hissettirmeden, “Merhaba, ey süvari muhacir!” diyerek İkrime’yi kucakladı. Onu islama davet etti Oda Müslüman oldu. İkrime, eski günahlarını hatırlıyor ve onlardan dolayı büyük mahcubiyet duyuyordu.
Allah Resülü onun için dua etmişti. “Allah’ım! Bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet! Yüzüme karşı veya gıyabımda benim aleyhimde söylediği sözleri de affet!” Bu dua karşısında İkrime, fevkalade duygulanmıştı. Artık bundan sonra her şeyiyle Allah için çalışacaktı. Şöyle söz verdi:
“Ya Resûlallah! Allah’a yemin ederim ki, insanları Allah yolundan çevirmek için sarf ettiğim malın iki mislini Allah yolunda harcayacağım, Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki mislini Allah yolunda yapacağım…”
İkrime, Müslüman olduktan sonra bazıları onunla, “Bu ümmetin firavununun oğlu!” diye şakalaşmak istiyorlardı. Ancak İkrime bu sözlerle eski Cahiliye günlerini hatırladığı için rahatsızlık duyuyordu. Bir gün dayanamayarak Resûlullah’a şikâyete bulundu. Bunun üzerine Resûulullah da Ashâbına şöyle dedi:
“Onu babasının ismiyle anmayın, ona böyle hitap etmeyin.”
Bu hadiseden sonra Resûllullah onun “İkrime bin Ebî Cehil” olan künyesini “İkrime Ebû Osman” olarak değiştirdi.
Peygamberimizin muhterem zevceleri Ümmü Seleme’nin rivayetine göre, bir gün Resulullah şöyle buyurmuştu:
“İkrime’nin de Müslüman olmasıyla, Ebû Cehil’in nesebi kesilmiştir.”
Yermuk’ta öylesine fedakârane savaşıyordu ki, göğsünde açılan yaradan kanlar fışkırıyor ve o yine at üzerinde savaşa devam ediyordu. Yanında bulunanlar, “Ey İkrime, kendine acı, bu kadarı fazladır.” dediler. O, onlara şöyle cevap verdi.
“Ben Lât ve Uzza için yıllarca mücadele ettim. Şimdi bu kadar yara almışım, sıkıntılara katlanmışım, ne ehemmiyeti var?!” 
Muharebenin sonunda İkrime şehadet şerbetini içti. Şehitler kervanına katıldı.

Çok sayıda Müslümanın kanını döken, islamın en azılı düşmanı iken islam ile şereftar olan ve geçmişi ile asla hitap edilmesi yasaklanan bu sahabenin hayatı ve bu usul bize çok şey öğretiyor. İnsanların günahını bilirsiniz ama tevbesini bilemezsiniz. İnsanların Allah ile olan bağını bilemezsiniz. O yüzden İkrime bize çok şey öğretiyor. Geçmişle uğraşmamayı öğretiyor. Utanmadan siyasi çıkar için, makam için, öne geçmek için iftira etmemeyi, kusur aramamayı öğretiyor. Aslında Kuranı öğretiyor. Müslümanım deyipte, bunu yapanlar imanlarını, amellerini kontrol etsin. Bunu yapanlar dünyalık menfaat kazanabilir ama ahirette hüsran ve amelleri boşa çıkacaktır. Lütfen Hucurat süresini okuyun. Kötülemekte, kendini iyi göstermekle büyük vebalde kalınacağını ifade ediyor.Bu olay bize bazı geçmişlerin nedametle daha büyük mükafata erileceğini öğretiyor. Şehid olmak gibi…İnsanların halleriyle uğraşmayın. Hele müflis hiç olmayın. Yaşıyoruz ama İslam ahlakından bi haberiz. 

Bahattin Akyön